Ali İhsan ULU
Uzm. Coğrafya
Öğretmeni
|
Türkiye’de Karstik
Süreçler
Türkiye’de çok kalın kalker tabakalarından oluşmuş arazi ve
jipsli arazi geniş yer tuttuğundan, karstik yer yüzü şekilleri oldukça geniş
yer kaplamaktadır. Yeryüzünün başlıca karstik bölgelerinden biri olan
Türkiye'nin karstik topografyası, tarım, su ekonomisi, turistik değerlendirme,
hidroelektrik santrallerin kurulması, baraj ve başka yapılar bakımından önem
taşır.
Türkiye’nin karstik şekilleri en çok Akdeniz Bölgesi’nde
toplanmıştır. Akdeniz Bölgesi’nde karstik aşınmanın önemi büyüktür ve arazi
morfolojisinde en karakteristik yeri işgal eder. Akdeniz Bölgesi’nde Teke ve
Taşeli yarımadaları, Göller Yöresi ve Toroslar ’da geniş alanlar kaplayan
kalker, suda çözünen bir kayaç olduğundan yağmur sularını bir sünger gibi
kendine çeker, böylece yerin altı çözülerek oyulurken yerin üstü de çöker. Dolin,
polye, mağara, düden, kör vadi, obruk gibi yer şekilleri bu süreçlerle oluşur.
Akdeniz Bölgesi’ndeki karstik yörelerde yeraltında oluşan
seller ve sürekli akarsular, yer üstündekiler gibi derinlemesine ve
yanlamasına, hatta dar geçitlerin bulunduğu kesimlerde yukarı doğru aşındırma
yapar. Böylece yer altındaki boşluklar genişler. Yeraltı sularının debileri bazen
o kadar artar ki bir ırmağa dönüşebilir. Böyle bir yeraltı akarsuyu, yatak
eğiminin arttığı yerlerde ve yeraltı çağlayanlarında yukarıdan aşağı düşerek derinlemesine
aşındırma yapar ve büyük kapalı çukurların oluşumuna yol açar. Bu çanaklar
zamanla genişler, yer altı gölleri oluşur. Yeraltı gölleri, suyun büyüklüğüne
ve aşınmalardaki evrelere bağlı olarak bir tane değil, çoğunlukla birkaç tane
oluşur. Yeraltındaki galerilerden geçen sular kalkerlerin çatlaklarını
izleyerek akışını sürdürür. Bu sular çok defa taban düzeyine yakın vadi
diplerinde, göllerin kenarlarında ve büyük polyelerin kalker yamaçlarla
sınırlandıkları eğim kırıklarında büyük karstik kaynaklar olarak yeryüzüne
çıkar.
Yeraltındaki galeri ve mağaralardan geçen sular yataklarını
aşındırarak boşlukları sürekli genişletir. Bu genişleme sonunda mağaraların
tavanları ve duvarları yıkılır. Böylece “Obruk” adı verilen derin ve doğal
kuyular oluşur.
Karst yörelerinin özel şekilleri arasında bulunan “Lapya” en
çok görülen aşınım şekillerindendir. Bu yer şekilleri bitki örtüsünün cılız
olduğu yüzeylerde akan suların aşındırmasıyla kalker üzerinde beliren keskin
çıkıntılar arasındaki oyuklardır. Bu oyukların genişliği 5 - 10 cm kadar
olabilir.
Küçük çaptaki karstik çözülme çukurlarına “Dolin” denir.
Genişleyen dolinlerin birleşmesiyle “Uvala” oluşur.
Karstik bölgelerdeki geniş ve etrafı kalker yamaçlarla
çevrilmiş, ovalık alanlara “Polye” denir. Elmalı, Korkuteli, Akseki, Acıpayam, Tavas
ovaları birer polyedir. Bu ovaların tabanı Üçüncü ve Dördüncü zamanın alüvyal
tabakaları ile örtülmüş, böylece tabanları düz büyük ovalara dönüşmüştür.
Kalkerli arazi içinde suların kimyasal aşındırması sonucunda
yeraltı boşlukları, “Mağaralar” oluşur. Yeraltı boşlukları, Speleoloji
biliminin konusudur. Bu boşluklar Jeoloji, Coğrafya ve Speleoloji uzmanlarının
çalışmaları ile ortaya çıkarılabilir. İçerisinde Türkiye arazisindeki en eski
yerleşmeler üzerine bilgi edinilen Antalya’nın Karain Mağarası,
araştırmacılarımızın tanıttığı en önemli mağaralardandır. Ülkemizde oldukça
tanınmış doğal varlık durumundaki başka mağaralar da vardır. Tanınmış
mağaraların örnekleri:
Akseki’de “Düden Mağarası”
Burdur’da “İnsuyu Mağarası”
Alanya’da “Damlataş Mağarası”
Silifke’de “Narlıkuyu Mağarası”
Polyelerin tabanında veya polyeyi çeviren yamaçların
eteklerinde genellikle su yutan mağara ağızları vardır. “Düden” adı verilen bu
mağara ağızları polyelerin fazla sularını dışarıya boşaltır. Akdeniz
Bölgesi’nde yaşayan halk düdenlere “Su yutan”, “Su batan” gibi adlar vermiştir.
Tabandaki düdenler çoğunlukla alüvyon içine gömülmüş, bazen açık bazen de kısmen
veya tamamen enkaz ile tıkanmış birer kuyu biçimindedir. Polyelerin
kenarlarında çatlak sistemleri veya mağara ağızları biçiminde düdenler de
vardır. Bazı düdenlerin tıkanması durumunda polye tabanlarını su basar,
yıllarca varlığını koruyan göller oluşabilir. Düdenler tekrar su boşaltmaya
başlarsa göl ortadan kalkabilir.
Karstik Alanların Korunma Gerekliliği
Karstik alanlar, başta coğrafyacılar olmak üzere, jeologlar,
paleontologlar, biyologlar, turizmciler için özel yaklaşımlarla araştırılma
potansiyeli olan yerlerdir. Nitekim Fiziki Coğrafya bilimindeki bu önemiyle
ilgili olarak Karst Jeomorfolojisi, Jeomorfoloji’nin özel bir uzmanlık alanı
olarak ortaya çıkmıştır ve gittikçe de gelişme göstermektedir.
Karstik alanlar kendine özgü karstik şekillerin geliştiği
sahalardır. Lapyalar, dolinler, uvalalar, polyeler, düdenler, obruklar, karstik
vadiler, traverten şekilleri ve mağaralar bu şekillerin başlıcalarıdır. Söz
konusu şekillerden mağaralar, polyeler, karstik kaynaklar, obruklardan farklı
amaçlarla yararlanılabilmektedir.
Karstik alanlarda derinlik karstı ile ilgili şekillerin en
önemlilerinden olan mağaraların ayrı bir önemi bulunmaktadır. Nitekim
mağaralarımızdan başta turizm olmak üzere, soğuk hava deposu, kültür
mantarcılığı, sığınak amaçlı yararlanılabilmektedir. Turizme açılmış olan Alanya-Damlataş,
Gümüşhane-Karaca, Tokat-Ballıca, Alanya-Dim Mağarası, Zonguldak-Gökgöl Mağarası
gibi mağaralarımız yoğun oranda turist çekmekte, böylelikle o yörenin ve ülkemizin
ekonomisine katkıda bulunmaktadır.
Yine bazı mağaraların incelenmesi ülkemizin antropolojik
tarihine ışık tutmaktadır. Karstik alanlar, özellikle mağaralar zaman zaman
yerleşmeye sahne olmuşlardır. Bu yüzden de gerek tarih öncesi gerekse tarihi
açıdan izler taşır. Yerleşme tarihi açısından da ilgi çekici alanlardır.
Antalya’nın kuzeybatısındaki Karain Mağarası bu bakımdan ilk akla gelen
yerleşim yeridir.
Bazı mağaralarımızdaki yarasa gübrelerinden ve mağara
topraklarından azot ve fosforca zengin oldukları için bitki yetiştiriciliğinde
yararlanılmaktadır.
Karstik alanlar kendilerine has bitki ve hayvan türlerinin
doğal ortamlarıdır. Çünkü mağara içlerinde yer altı akarsu ve göllerinde birçok
canlı yaşamaktadır. Mağaralar özellikle hayvan varlıkları ile dikkat çeker. Kahverengi
ayı, porsuk, tilki, sansar, tavşan, kirpi, yer altı faresi, yarasa gibi
hayvanlara ülkemiz mağaralarında çok rastlanmaktadır.
Ülkemizde özellikle birçok kırsal yerleşmenin içme ve
kullanma suyu ihtiyacı karstik alanlardan karşılanmaktadır. Ayrıca, bu sahalar
su sıkıntısı çeken bazı yerleşmelerin ihtiyacını giderecek gür karstik kaynak
potansiyeline sahip bulunmaktadır.
Karstik alanlar zengin yer altı kaynaklarına da sahip
bulunmaktadır. Nitekim ülkemizin önemli boksit yatakları Torosların karstik
alanlarında (Mortaş çevresi) bulunmaktadır.
Karstik alanlarda polye tabanları, bu yörelerde tarımsal
faaliyetlerin yapıldığı sınırlı alanları oluşturmaktadır. Kestel, Elmalı bu tip
polyelerin ilk başta akla gelenleridir.
Yine, tarımda asit topraklarda pH’ın yükseltilmesi amacıyla
kireç üretiminde karstik sahalardan yararlanılmaktadır. Böylelikle, asitlikten
kaynaklanan olumsuzluklar giderilebilmektedir.
Karstik alanlardan inşaat sektöründe, çimento üretiminde ve
yapı taşı üretiminde yararlanılır.
Ulaşımda yolları kaplayan mıcır üretiminde de karstik
alanlardan yararlanılmaktadır.
Nihayet karstik sahalar, yer yer gizemli manzaraları ve
Gidengelmez Dağları’nda olduğu gibi heybetli görünümleri ile halkın dinlenme
gereksinimini karşılamaya dönük açıdan da önemli alanlardır.
Tüm bunlara karşın, hassas bir ekosisteme sahip olan karstik
alanlar çok kolayca tahrip olabilmektedir. Buralarda sık sık çökmeler
yaşanabilmektedir. Ayrıca, karstik sahalar daha kolay kirlenebilmektedirler.
Turizme açılmamış mağaralar define arayıcıları tarafından, açılmış olanlar ise
bilinçsiz kullanımlar yüzünden tahrip edilmektedir. Karstik alanların korunma
gereklilikleri ve bu konuda yapılabilecekler bütün yurttaşlarımızın ortak
sorumluluğu ve görevidir.
Kaynakça
Atalay, İbrahim, 1991,Türkiye
Coğrafyası, Yeniçağ Basın Yayın ve Tic. Ltd. Şti, Ankara
Erinç, Sırrı, 1971, Jeomorfoloji
II, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul
İzbırak, Reşat, 1984, Türkiye,
Milli Eğitim Basımevi, İstanbul
İzbırak, Reşat, 1989, Sular Coğrafyası, Milli Eğitim Gençlik
ve Spor Bakanlığı Yayınları, İstanbul
İzbırak, Reşat, 1978, Hidrografya Akarsular ve Göller,
Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara
İzbırak, Reşat, 1991, Yerbilimi Bilgileri, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul
İzbırak, Reşat, 1979, Jeomorfoloji (Analitik ve Umumi),
Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara
Kurter, Ajun, 1979, Türkiye’nin Morfoklimatik Bölgeleri,
İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul
Saraçoğlu, Hüseyin. 1989,Akdeniz Bölgesi, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul
Ulu, Ali İhsan, 2014, Saklı Kalmış Bursa Travertenleri,
Nilüfer İMKB Fen Lisesi Dergisi, Bursa
Yalçınlar, İsmail, 1969, Strüktüral Morfoloji Cilt II,
İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul
Zeybek, H. İbrahim, Türkiye’de Karstik Alanların Korunma
Gerekliliği ve Alınabilecek Bazı Önlemler, Doğu Coğrafya Dergisi (11)